“Bu akşam masadan şu cümle ile kalkıyoruz: Muş’un değişmesi için bir devrimse beklenen, bugün içimizde başlattık! 27.10.2019” Yazmaya başlamadan evvel telefonumun notlar bölümünde bu kayıt ile karşılaştım. Hatırlıyorum… O akşam kalabalık bir masada uzunca konuşmuştuk, diğer akşamlarda olduğu gibi. Konuşmaların artık ete kemiğe bürünmesi için söz verdik. Vallahi can ise verilecek, can feda! Bu memleketin çehresi gülsün diye gençliğimiz ise çare, gençliğimiz feda. Duyanlar duymayanlara iletsin, BİZ YOLA ÇIKTIK! Yıllardır bir yol arıyoruz, her şey yoluna girsin diye. Yolu bulduk, yola revan aradık. Yıllar yılları kovalarken, biz yolda olduğumuzu sanırken, sadece yola çıkmaya hazırlandığımızı fark ettik. Salonları mahşeri kalabalıklarla doldurmanın, alkış tufanlarının, takdir, teşekkür yağmurlarının, methiyelerin, gazetelerde yer alan haberlerin, daha fazla bilinir olmanın, sayıca daha fazla olmanın, “daha” olmanın derdine düşmüşken yolda olduğumuzu hissetmemeye başladık. Düşünü kurduğumuz yol, yola düştüğümüzü zannettiğimizde kapanmış meğer. Yola nasıl çıkılır, bu yol nasıl yürünür? Yolu bulmanın, yolu bilmenin, yolu yürümenin adabını en iyi Muş’ta öğreniriz onu anladık. “Muş bizim evimiz” diyorduk hep, şimdi okulumuz da diyoruz. Burası, yol yürümek için çok taşlı, dikenli, çamurlu olabiliyor. İşte hayatı öğrenmek için muhteşem bir okul. Çamura bulaşmamayı, çamurda boğulmamayı öğreniyorsunuz. Taşları yoldan temizlerken sabrı, metaneti öğreniyorsunuz. Dikenlere rağmen yolun sonundaki gül bahçesini hayal edip mücadele etmeyi, vazgeçmemeyi öğreniyorsunuz. “Neden buradayım!” demek yerine “buradaysam bu Allah’ın iyi şeyler yapabilmem için bana sunduğu bir lütuf” demeyi öğreniyorsunuz.
Beni en çok hayalperestliğimle eleştirirler. Sadece anlattıklarımdan ayağımın yere basmadığını söylerler. Anlatmadıklarımı da duysalar, biliyorum çok gülerler. Hâlbuki hepsi bir gün hep beraber gülelim diye. Bunun bir yolu var… Evet, genciz ve yolda olduğumuzu sanırken çokça hata yapıp yola azık biriktirmişiz. Gecikmişiz diye olduğumuz yerde mi ölelim! Diyoruz ki, yolda olalım, yolda ölelim. Hayal kurmak da pahalı bir şey değil üstelik. Yolu yürünür kılar… Gece tenha, karanlık bir yoldan eve giderken içindeki korkuyu bastırmak için dilinin ucuna kondurduğun bir şarkı gibi. Hayal kurmak seni hem yola koyar hem yolda tutar, seni sağ salim vardırır o eve tüm korkularına rağmen.
Şimdi şu cümle ile kalktığını hayal ediyoruz bu okuduklarının başından: BEN YOLA ÇIKTIM! Varmak nasip olmasa da yolda olmaktır niyetim, düşer, kalkar, incinirim, yola gücenilmez bilirim. Taşlar döşense de yoluma elimle değil gövdemle yüklenirim, çamur sıçrasa da üstüme ben kendimi bilirim, karanlıklarda kalsam da yolumu aydınlatacaktır kalbim…
Yola çıkanlara selam olsun, yolu Veren’e hamd…