Dünyadaki bütün suçların ve günahların kökünde yalan ve yalandan doğan hırsızlık var. Yalan bütün suçların (günahların) annesidir, hırsızlık ise ondan doğmuş iflah olmaz çocuklarıdır. Evet, yalan söylemek ve hırsızlık yapmak öncelikle büyük birer ayıp, bir ahlak yoksunluğudur ve her büyük ayıp aynı zamanda iğrenç bir suçtur. Bu nedenle yalancı insanlar da en az hırsızlar kadar adi birer suçlulardır. Zira yalan söylemek ve sözünde durmamak da bir tür hırsızlıktır. Mesela hırsızlar insanların maddi varlıklarını çalarken yalancılar ise insanların manevi değerlerini çalıyorlar, yalan söylerken insanların inancını (inanma duygularını) çalıyorlar, sözlerinde durmayarak insanların güven duygularını çalıyorlar ve yine bu süreçte insanları oyalayarak en kıymetli hazineleri olan zamanlarını çalıyorlar!
Uçurtma Avcısı kitabından beni çok etkileyen bir bölüm okumuştum. Düşüncemi desteklediği için yazıma eklemek istiyorum: Baba oğluna: “Şimdi mollalar ne derse desin, yalnızca bir günah vardır, tek bir günah. O da hırsızlıktır. Onun dışındaki bütün günahlar, hırsızlığın bir çeşitlemesidir. “Bir insanı öldürdüğün zaman bir yaşamı çalmış olursun. Karısının elinden bir kocayı, çocuklarından bir babayı almış olursun. Yalan söylediğinde, birinin gerçeğe ulaşma hakkını çalarsın. Hile yaptığın, birini aldattığın zaman doğruluğu, haklılığı çalmış olursun. “Çalmaktan daha büyük bir suç yoktur, Emir, dedi baba. “Kendisine ait olmayan bir şeyi alan insan, bu ister bir can olsun isterse bir dilim “nan”… aşağılıktır!”
Ülkemizin yaşadığı bu depremle (büyük kıyımla) gördük ki ülkemizde iflah olmaz derecede sayısız “hayat hırsızları” (katiller) ve “hayal hırsızları” utanmadan sıkılmadan cirit atmaktalar. Binlerce insanımızın hayatlarına bu doğal afet değil, evlerin inşasında malzemeden çalarak daha fazla kâr hedefleyen o açgözlü hırsızlar, katiller kıydılar. Yurt dışına kaçmaya çalışarak ve pişkinlik yaparak kendilerini afişe edip suçluluklarını da kanıtladılar. Binlerce “hayat çaldılar”, binlerce hikayeyi yarım bıraktılar. Kiminin uykusunda düşlerini, kiminin gelecek hayallerini, umutlarını çaldılar. Kiminin annesini, kiminin babasını, kimini evladını, kiminin kardeşini çaldılar, ailesiz bıraktılar. Herkese bir pay ayırdılar bu acıdan, kiminin hayatını, kiminin hayat arkadaşını, kiminin akrabasını, kiminin arkadaşını, kiminin öğretmenini, kiminin öğrencisini, kiminin komşusunu, kiminin çalışanını… çaldılar.
Depremin nefesi daha soğumadan, insanlar canlarının derdine düşmüşken vicdanımızın midesini kaldıran, aklımızın kıyısına vuran, insanlık dışı olaylara da şahit olduk. Canları pahasına bir mağduriyet yaşamış o insanların, o acıları esnasında mallarına göz dikmiş daha adi hırsızlar peyda oldular. Bu insanlar vicdanlarını hangi rafa kaldırmışlar, hangi kör kuyuya atmışlar bilmiyorum, anlamıyorum. Kendilerine ve ailelerine karşı da bu denli zalim ve adiler mi? diye de düşünmeden edemiyorum. Bu davranışları ile kendilerini de toplumda itibarsız ve ahlaktan yoksun birer et yığını haline dönüştürerek kendi ruhlarına yaradılış amaçlarına, insanlığa, Yaratıcımıza ihanet etmiş adi birer hain olarak bulunmayı nasıl tercih ediyorlar, nasıl sindiriyorlar? anlamıyorum.
“Kul tedbir almadan Hakk’ın takdirine teslimiyet gösteremez. Tedbirli olmak, geçimin yarısıdır” diyor Hz. Muhammed (sav.) Malımızın ve en önemlisi canımızın güvenliğini sağlamak için gerekli önlemleri hem şahsi hem hukuki olarak almamız gerekiyor. Hırsızlık büyük ve adi bir suçtur, cezası da o denli büyük olmalıdır. Şeriatta olduğu gibi hırsızın ilk suçunda tek elinin kesilmesi ikinci suçunda tek ayağının kesilmesi kesinlikle caydırıcı ve ibretlik bir ceza olduğundan uygulanması gerektiğini düşünüyorum. Zira bu adi suçlulara şer’i ceza uygulanmazsa önüne geçemediğimiz bu adi suçların ve suçluların ardı arkası kesilmeyecek. Daha çok canımız yanacak bu uğurda. Bu insanlar ne Allah’tan korkuyorlar ne kullardan utanıyorlar ne vicdan taşıyorlar ne pişmanlık duyuyorlar. Büyük zararlar veren, çok acı şekilde can yakan suçluların canları da çok yakılmalı. Bu yüzden onlara uygulanacak cezaların caydırıcı olması için kesinlikle ilahi hukuk kuralları olan şer’i ceza uygulanmalıdır.