
Doç. Dr. Şaddan Soyyiğit, yeni tip koronavirüsle (Covid-19) mücadelede uygulanan aşılamaya ilişkin sıkça sorulan soruları cevapladı.
Ankara Şehir Hastanesi Alerji ve İmmünoloji bölümü Doç. Dr. Şaddan Soyyiğit, koronavirüsle aşısıyla ilgili sıkça sorulan sorulara yanıt verdi. Aşının ne kadar koruyacağı, koronavirüs geçirmiş olanlar, hamileler ve çocuklara aşı yapılıp yapılmayacağına yönelik sorularını cevapladı.
Doç. Dr. Şaddan Soyyiğit sorulardan bazıları ve cevapları şu şekilde:
-Bugün herkesin merakla takip ettiği, gündemimizde olan aşıyı konuşmak istiyoruz. Öncelikle Covid-19 aşısının geliştirme süreçleri mevcut, nasıl başladı, nereye gidiyor, son durum nedir?
-Çok güzel gelişmeler var. Pandemi bir yıla yaklaştı. Çin’den tek bir hastadan bütün dünyaya yayılan bir pandemi hızla devam ediyor. Böyle bir pandemiyi, bilmediğimiz bir virüsü kontrol altına almak önlemlerle çok mümkün olamıyor. Aşılar bizim her zaman için pandemilerde, enfeksiyon hastalıklarının yönetiminde, salgınlarda bulaşı engellemek ve pandemiyi kırmak adına, sonlandırmak adına en önemli silahlarımızdan biri. Tabiki aşılar tıp literatüründe uzun zamandan beri kullanılıyor, bu konuda dünyada çoğu ülke tecrübeli, ülkemiz dahil ve pandemi başladığından itibaren de bu nedenle bu tecrübeden de faydalanarak aşılar hızlı bir şekilde düşünülmeye ve nasıl üretebiliriz, aşıları nasıl ortaya koyabiliriz, nasıl hızlıca aşıları piyasaya sürebiliriz’in çalışmaları başlamış durumda. Bir pandemi için çok hızlı, çok güzel bir gelişme. Tabiki öncelikle klasik inaktive dediğimiz aşının üretimi başlangıçta söz konusu oldu, özellikle Çin’de yeni teknoloji ile üretilen Messenger RNA aşıları, viral vektör aşıları da devreye girdi. Bununla ilgili olarak halen bu aşıların üretime devam etse de yeni aşılar gündeme hala gelmekte çünkü virüs de hızla mutasyona uğruyor yayıldıkça. Bu nedenle aşılarında mutasyonlar karşısında tabiki güncellenmesi de gündeme geliyor.
-Covid-19 aşısı nasıl bir aşı?
-En klasik olarak inaktive bir virüs aşısı. Bu aşı özellikle yeni koronavirüs enfeksiyon etkeninin hastalık yapacak kapasitesini ortadan kaldırarak vücutta antikor yapımını sağlayan bir aşı. Canlı bir virüs vermiyoruz, bu cansız bir virüs ve virüsün de antijenik yapısında. Bu nedenle de bir bağışıklık yanıtı oluşturmasını sağlıyor. Türkiye’de yapılan aşı klasik inaktive cansız virüs aşısı. Dün itibariyle yedi buçuk milyon aşılama gerçekleşti. Dünyada herhalde en hızlı ve en düzenli aşılama yapan ülkeyiz. Bu da bizim için çok olumlu güzel bir gelişme.
-Kayseri’de de bir çalışma var. Türkiye olarak aşıyı üretmek üzereyiz faz3 çalışmaları başladı, bu konuda biraz bilgi verebilir miyiz?
-Yine bu da inaktive virüs aşısı. Bir aşının hemen kolay üretilmesi çok mümkün değil aslında, tasarımından üretimine kadar. Erciyes Üniversitesi’nde üretilecek olan aşının faz3’e gelmesi bizim için çok önemli bir gelişme. Faz3 demek, gönüllü insanlar üzerinde, büyük bir kitlede bu aşının türlü aşamalardan etkinlik ve güvenliğinin geçerek gelmesidir. Bizim için çok önemli. Bu aşıda şu an faz3 çalışmasıyla etkinliğini, güvenliğini büyük bir popülasyonda göreceğiz. Üretimini bekliyoruz. Mayıs, haziran gibi bu aşama tamamlanmış olacak. Zaten Çin’den yeterli miktarda aşı siparişimiz yapıldı. Hatta Türkiye’de üretilen aşı ile birlikte dışarıya da aşı satabilecek konumdayız.
-Neden Çin aşısını tercih ettik?
-Çin aşısı inaktive, cansız virüs çünkü bizim tecrübelerimiz inaktive aşılarla daha fazla, yan etkileri daha az, etkinliğini biliyoruz ve temin etmemiz daha kolay. Transportu, saklama koşulları bizim için daha uygun. Diğer aşılar Messenger RNA aşılarının stabilitesi şartlarla değişebildiği için özellikle transport esnasında -20 ila -70 derece sıcaklıklarda saklanması gerektiğinden bu dezavantajı bu aşı ile aşmış oluyoruz.
-Şimdi çeşitli aşılar var, herhalde 5 ve 6 çeşit aşı var. Bunlardan da biraz bahsedebilir miyiz, farkları neler, nasıl yöntemlerle hazırlanıyorlar?
-Aslında hepsinin ortak mekanizması antijene karşı özellikle hücrelere tutunmada rol oynayan s protein dediğimiz bir protein var, bu proteine karşı vücudumuzda antikor yanısını uyarmak. Hepsinde aynı ama teknolojik olarak bir takım farklılıklar var. En çok bahsettiğimiz klasik inaktive virüs aşıları. Bu virüs aşıları yine teknoloji olarak virüsün cansız hale getirilerek antijenik yapısının kullanılması ile elde edilen aşılar. Bunun için tabi bir takım hücre kültürleri gerekiyor ama yine alışık olduğumuz bir yöntem, bildiğimiz bir teknoloji ama biraz zaman alıyor ve uygulanmasında da antikor yanısı oluşturmak için çift doz birkaç toz uygulamamız gerekiyor. Tek doz yeterli olmuyor. Diğer messenger RNA aşıları çok yeni bir teknoloji, ilk defa covid pandemisinde ortaya çıkan bir durum. Bu aşılarda da yine virüsün bir parçası ya da antijenine değil de direkt vermiyoruz, messenger RNA’sına hastaya lipit partikül içerisinde hapsederek hastanın hücresine enjeksiyondan sonra hasta hücresine ulaşan messenger RNA’nın hücrede virüs proteinini sentezlemesini amaçlıyoruz. Sanki virüsü almış, yalancı bir virüs oluşturmuş gibi. Sonrasında da bir antikor yapımı söz konusu oluyor. Messenger RNA aşıları stabilizasyonu için bir takım katkı maddelerine ihtiyaç duyuyor, polietilen glikol ya da polysorbate gibi diğer klasik inaktive aşıdan farklı olarak yapısında bu maddeler var. İnaktive aşılarda da alüminyum bulunuyor adjuvan olarak. Messenger RNA aşısı yine saklama koşulları farklı klasik aşılar 2 ila 8 derece arası saklanabilirken biraz daha kolay, soğuk zincirde taşınabiliyor. Messenger RNA aşılarında stabilitesini korumak amacıyla daha soğuk ortamda muhafaza edilmesi gerekiyor. Viral vektör aşıları var. Yine bu da messenger RNA aşılarına benziyor biraz. Aynı mantıkla antijeni oluşturabilecek genetik kopyasını zayıflatılmış ve çoğalmasını engellemiş olduğumuz bir virüse entegre ederek bu şekilde aşı şeklinde veriyoruz.
-Aşı, karaciğer enzimlerini yükseltir mi?
-Aşının direkt hedefi immun sistem hücreleri, özellikle T hücresi antijeni tanıdıktan sonra B lenfositleri uyarıp antikor yapımını sağlamak. İlaçlar gibi karaciğer enzimlerinde yükselme beklemiyoruz çünkü bir ilaç değil.
– Covid-19 aşıları ülkeye geldikten 15 gün sonra uygulanmaya başlanıyor. Bu ara süreçte ne yapılıyor?
-Çin’den gelen bir aşı uzun bir yol katediyor. Güvenlik etkinliği zaten kanıtlanmış faz3 çalışmalarıyla. Soğuk zincirde geliyor ama bir ürün gelirken formülasyonda bir sıkıntı olmuş mu, kalite kontrol çalışmaları yapılıp 14 günlük süre içerisinde, tıbbi ilaç ve cihaz kurulumunda, sonrasında testlerden geçtikten sonra aşılamaya başlanıyor. Bir sorun yok ve aşılama yapabiliriz deniyor ve dağıtım gerçekleşiyor.
-Şu anda kimlere yapıyoruz aşıları?
– Bir risk gruplaması var, öncelikli grup var. Çünkü bizim için kademeli aşılama yapmak belli risk seviyesine göre planlanmış durumda, Bakanlığımız ve Bilim Kurulu tarafından. Öncelikli olarak maruz kalmaları, hastalığı ağır geçirme riski yüksek olan ve bulaşıcılığı yüksek olan popülasyondan başlanarak aşılama yapılıyor. Öncelikle sağlık çalışanları aşılandı ama bu gruplardaki ilerleme hızla sürüyor, aşılama devam ediyor. Sonrası 65 yaş üstü, hareketli gruplar, polisler, öğretmenler, kalabalıkta bulaşı artabilecek, hasta olabilecek popülasyon aşılanarak diğer vatandaşlarımızın aşılanması için gereken zamanı sağlıyor.
-Çocuklara aşı uyguluyor muyuz?
-Şu an için yapmıyoruz 18 yaş altı. Çocuklarda çok görmüyoruz ya da daha hafif görüyoruz. Ama onlar bulaştırıcı olabiliyorlar, ileriki dönemde pandeminin gidişatına göre planlama yapılacaktır.
-Gebe veya emziren kadınlara aşı yapılabilir mi?
-Şu an için gebe ve emziren bayanlara önermiyoruz. Hastalığı geçirme riski varsa kendi istekleri ile yapılabilir. Gebelerde zaten ilk 3 ay içerisinde aşı önermiyoruz, şu an planlamada yok.
-Bunu kademeli yapmamızın sebebi nedir? Sağlık çalışanlarından başladık, yavaş yavaş aşağı doğru iniyoruz. Riskten dolayı kaynaklanan bir durum mu?
-Evet, aşı da zaten miktar olarak peyderpey geldiği için öncelikli olarak sağlık çalışmalarının yürütülmesi adına sağlık çalışanları aşılandı.
-Aşı tek doz değil çift yapılıyor. Bu bir yıl içerisinde yeniden bir doz daha yapılması planlanıyor mu?
-Onu öngöremiyoruz çünkü virüsü tanımıyoruz, hastalığı yeni tanıyoruz, virüs çok patojenik. Bir antikor seviyesi oluşuyor ama hem hastalığı geçirenlerde hem aşıyı olanlarda bu antikorun koruyuculuk süresi ne kadar devam edecek onu öngöremiyoruz. İnaktive bir aşı olduğu için tekrar aşılanmamız gerekecek çünkü inaktive aşılarda tekrar bir rapel yapmak gerekecek gibi gözüküyor. Pandemiyi sonlandırabilmek adına en az birkaç sene bu şekilde devam edecek gibi gözüküyor.
-Aşının etkili olabilmesi için toplumun ne kadarının aşılanması lazım?
-Yüksek bir oran, yüzde 60-80’lerde bir bağışıklık oluşması lazım. O yüzden toplumun önemli bir yüzdesinin aşılanması lazım. Hastalığı geçirip de bu bağışıklığı sağlamak oldukça zor. Bireyler için de bir risk taşıyor. Hastalığı geçirip mortal olabilen vakalar olabiliyor, aşı bu yüzden burada önemli rol oynuyor.
-Şu anda aşıları nerede yaptırabiliriz, bir risk grubuna giren veya yaş itibariyle aşı olma durumuna gelmiş vatandaşlarımız nereye başvuracaklar?
-Vatandaşlarımız öncelikli gruptalar mı onu takip etmeleri lazım. E-nabızdan bunu öğrenebilirler. Ama hastanede bir yoğunluk oluşturmamak adına randevu alıp gitmelerinde fayda var. Hastanelerde, sağlık kuruluşlarında ya da aile sağlığı merkezlerinde randevu ile MHRS üzerinden, 182 telefon hattı mobil veya internet üzerinden randevu alarak çok kolaylıkla yaptırabiliyorlar.
-Kendimden örnek vereyim, ben hastalığı geçirdim ve belli bir antikor düzeyim var. Benim aşı olmama gerek var mı?
-Şu an için yok ama doğal bağışıklık da ne kadar sürüyor onu da bilmiyoruz, onu da yaşayarak göreceğiz. Bir süre antikor yüksekliği devam ediyor, aşı koruyor gibi görünüyor ama yine de ileri dönemde bunlarla ilgili veriler ortaya çıkacak, çıktıkça bunu daha net konuşabileceğiz.
-Maske ve mesafe kurallarına çok ciddi uyuyorum yine de aşı yaptırmalı mıyım?
-Yine de aşı yaptırmalıyız çünkü maske, mesafe yeterli olmayabiliyor. Pandemiyi sonlandırabilmek, hastalığı diğer bireylere bulaştırmamak, maske mesafe olsa da evdeki kişilere bulaştırabiliriz maskeli değiliz çünkü. Aşı yaptırmamız gerekiyor çünkü bu bir bireysel sorumluluktan ziyade toplumsal bir görevimiz aslında.
-Covid-19 dışında da birtakım aşılar var. Pnömokok dediğimiz, halkımızın zatürre aşısı olarak bildiği veya grip aşıları, bunların da covid-19’a karşı koruyuculuğu oluyor mu?
-Koruyuculuğunun olmadığını biliyoruz. Bununla ilgili henüz çalışmalar yok. Farklı mikroorganizmalar, oluşturdukları antikorlar kendilerine spesifik. Covidden bizi koruyor mu henüz bilmiyoruz. O yüzden grip aşısı ya da zatürre pnömokok aşısı olanlara yine de covid aşısı öneriyoruz.
-Bu sene grip görmedik. Her sene patlardı grip, çok yoğun şekilde hastalar gelirdi. Salgın olduğu dönemde özellikle hasta sayımızı ikiye katlardı hastanelerde. Bu sene neden görmedik.
-Maske, mesafe, temizlik üçlüsünün bize getirdiği bir durum bu. Mevsimsel gribi bu sene görmedik, seneye de bilemiyorum ve onu da mutasyona uğratmamış oluyoruz görmeyince.
-Grip ve zatürre aşısının yeni yaptırdım covid-19 aşısı olabilir miyim?
-Olabilirsiniz ama aşılar arası bir iki hafta kadar süre bırakmak gerekiyor, en az 2 hafta. 2 hafta sonra covid-19 aşısı yaptırılabilir.
-Sonuçta aşı yabancı bir madde. Dışarıda hazırlanmış ve vücudumuza enjekte ediliyor, yan etkileri olmasını bekliyoruz. Ne gibi yan etkiler oluyor?
– Aşı ile birlikte olan yan etkiler, genellikle hafif. Çok ciddi yan etkiler görmüyoruz. Hem pratik uygulamamızda hem faz3 çalışmalarda, genellikle aşıda gördüğümüz inaktive cansız virüs aşıları lokal yan etkiler gösterir, kızarıklık, kaşıntı, kabarıklık gibi. Sistemik belirtiler de olabiliyor aşının verilmesiyle birlikte, öksürük, ateş, kas eklem ağrıları. Bazen de çok nadiren ishal olabiliyor covid-19 aşısıyla. Bizim korktuğumuz yan etki anafilaksi alerjik reaksiyon olması. Ama inaktive aşılarda bunu oldukça nadir görüyoruz. Pratik yaşamımızda da şu ana kadar anafilaktik reaksiyon görmedik, daha çok hafif ürtiker tarzında alerjik reaksiyonları oldu. O da bizim için güzel.
-Eve gittikten sonra bir sıkıntı yaşarlarsa ne yapsınlar, nereye başvursunlar?
-Bunlar hafifse aslında sıkıntı yok. Lokal reaksiyon varsa soğuk uygulayabilirler, kolunu yükseltebilirler, baş ağrısı, kırgınlık, halsizlik olursa bol sıvı alıp istirahat edip parasetamol dediğimiz bir ağrı kesici alabilirler. Yine kas eklem ağrıları olursa yine aynı şekilde, ishal olursa yine bol sıvı alımını öneriyoruz. İshal, bulantı artarsa en yakın sağlık kuruluşuna başvurmaları lazım. Ciddi alerjik reaksiyon aşı yapıldıktan sonra kısa sürede oluşur, yarım saat, 15 dakika içerisinde ama bu 1 saate de uzayabilir. Özellikle daha önce alerji öyküsü olan, atopik kişilerde bu risk artmıyor ama yine de temkinli olmak lazım. İlk yarım saat içerisinde anafilaksi gelişebiliyor. Zaten hastanede bekleme süresi içerisinde o reaksiyon olursa da donanım hazır.
-Kemoterapi alan bir hasta covid-19 aşısı olabilir mi?
-İmmunsupresyonu olan hastalarda inaktive aşı yapılabilir ama tabi hekiminin önerisi ve bilgisi dâhilinde. Kemoterapi alan bir hastada da covid geçirmesi sıkıntılı olabilir. Doktor görüşü alarak inaktive aşı olabilir.
-Astım hastaları için yaptırılabilir mi aşı?
-Kesinlikle, zaten akciğerleri öncelikli tutan bir virüs. Astım hastaları daha sıkıntı yaşayabilir. Astımları kontrol altında ise zaten hiç sıkıntı yok ama kontrolsüz bir astımları varsa da öneriyoruz.
– Çoğu insanın kafasında soru işaretleri oluyor. Aşılar hazırlanırken kullanılan bazı maddelerin domuz ürünlerinden elde edildiği tarzında tereddütler oluyor. İslami hassasiyeti yoğun olan bir toplumuz, böyle bir şey var mı? Yani bize gelen bu aşılarda domuzdan elde edilmiş bazı maddeler kullanılıyor mu?
– Üretim aşamasında hiçbir şekilde hiçbir madde yok hatta jelatin bile yok. Bazen soruyorlar influenza aşısı gibi yumurtadan mı üretiliyor. Sadece alimünyum var o da adjuvanı olarak yani yardımcı madde, bağışıklık etkisini arttırsın diye. Hastalarımız çok rahat olabilirler, endişe etmelerine gerek yok.
–Bazen sosyal medyada veya bazı böyle televizyon programlarında falan da görüyoruz, bazı sağlıkçılar bu alüminyumun nörolojik rahatsızlıklara sebep olabileceğini söylüyorlar. Bu anlamda miktardaki alüminyum gerçekten böyle bir sıkıntı oluşturabilir mi?
– Toksik dozlarda ya da çok büyük miktarlarda aşıyla alüminyum almıyoruz. Zaten gıdaların içerisinde de alüminyum var normalde, bu miktarlardan bile düşük. Alüminyumun toksik olarak bir aşıda bulunup bir sürü denetimden geçip bu miktarlarda bulunması mümkün değil. İnsan sağlığını tehdit edici hiçbir maddenin aşı içerisinde olması söz konusu olamaz.HABER49