
Bugün yakın bir arkadaşımla telefon görüşmesi yaptım. Epeydir sesini duymamıştım iyi geldi.
Oğlunu evlendirecekmiş sevindim. Güzel bir haber duymak mutlu ediyor insanı.
Gelininden bahsetti biraz. İyi, güler yüzlü biri olduğunu söyledi. Sen de öylesin anlaşırsın
dedim. Beklentisi olmadığını anlaşamasa da kendi bilir dedi.
Geçenlerde kırklı yaşlara gelmiş bir akrabam ben artık kimseden bir şeyler beklemiyorum
yani beklenti içine girmiyorum. Böyle daha mutluyum demişti bana…
Bir tanıdığımda eşinden güzel sözler, övgüler beklediğini fakat 30 yıllık evliliğinde bunları hiç duymadığını, ne yapalım eşim odun gibi adam benzetmesi yaparak üzüntüsünü dile
getirmişti.
Seneler önce apartman komşum bir akşam annesiyle telefonda konuştuklarında galiba
tavuktan zehirlendik eşimde ben de mide bulantımız var dediğini ve annesinin ertesi gün
arayıp nasıl oldunuz diye sormadığını söylemişti. Galiba ben üvey evladım diye serzenişte
bulunmuştu.
Ne çok şeyleri bekliyoruz karşımızdan. Beklentimiz olmayınca üzülüyor, kahroluyoruz.
Karşımızdan beklenti içine girmemiz onun davranışına değer vermektir, onun tarafından da önemsenmektir. Ben ona değer veriyorum o da bana değer vermeli tepkisidir bana göre.
Analar evlatlarından hiçbir şey beklemeden severler her şeylerini evlatlarına feda ederler.
Aslında bunu yaparken bile evlatlarından sevgi ve saygı beklerler. Olmayınca büyük bir
üzüntü duyarlar fakat evlatlarını sevmekten asla vazgeçmezler. O yüzden Ana sevgisi
karşılıksız sevgi diye söylenmiş.
Düşündüm de ben de çok beklenti içine girdiğim şeylerde hep hayal kırıklığı yaşadım. Galiba dedim kendi kendime çok beklenti içine girmemek en güzeli. Mutluluk istiyorsak bunu yapmamız gerekiyor sanırım…