Reklam

HAYAT HER ZAMAN ADİL DEĞİL

Bu günde hayatın içinden bazı kesitlerimizi ele alalım dedim.  Hayatımızla yüzleşende acaba çözüm odaklı mıyız yoksa topu hep taca atarak mı değerlendirme yapıyoruz diye bir değerlendirme yapalım. Malum, hayat hep istediğimiz gibide değil. Keşke kolay ve üstesinden geldiğimiz, bizi uğraştırmayacak kadar olsaydı! Eğlenceli olurdu. Ohh… Güle oynaya bir hayat… Acısı yok, çilesi yok, yoruluncaya kadar […]

HAYAT HER ZAMAN ADİL DEĞİL
HAYAT HER ZAMAN ADİL DEĞİL
ŞEREF IŞIK

Bu günde hayatın içinden bazı kesitlerimizi ele alalım dedim.  Hayatımızla yüzleşende acaba çözüm odaklı mıyız yoksa topu hep taca atarak mı değerlendirme yapıyoruz diye bir değerlendirme yapalım.

Malum, hayat hep istediğimiz gibide değil. Keşke kolay ve üstesinden geldiğimiz, bizi uğraştırmayacak kadar olsaydı! Eğlenceli olurdu.

Ohh… Güle oynaya bir hayat… Acısı yok, çilesi yok, yoruluncaya kadar terleyinceye kadar bir uğraşı olmazdı. Her zaman mutlu! Ancak maalesef bizim istediğimiz gibi olmuyor. Gerçekler söz konusu. Diyebiliriz, gerçeklerde bir öğreticidir, acılara zahmetlere karşı bir direnç kazandırıyor. Evet, doğrudur;  Çoğu zaman acı verici olsa da hayatın en değerli derslerini öğrenmeye yardımcı olur. Öğrendiklerimizin en önemlisi; maalesef bu dünyanın içindekiler bize mutluluğu altın tepsi üstünde ikram etmiyor… Hadi sen çok yoruldun al biraz bu güzelliği de mutlu ol, demiyor.

Tarihe ve günümüze baktığımızda gerek sosyologlar ve gerekse bilge uçlar hep bu konuda kafa yormuşlar;

Neden bu dünyadakiler, yani her nesne bize biraz olsun mutluluk ve huzurun kollarını uzatmıyor? Neden hep insan koşuyor, yoruluyor, zahmet çekiyor, o mutluluğu yakalamak için.

Neden?  Neden? Neden?

İşte bu nedenler içinde yoğrulurken birden adeta bir elektrik düğmesi açılmış gibi bir şeyi anlıyoruz ki; mutluluk, bizim dışımızdakilerin bize ikramı değil, bizim peşine koşup kendi elimizle ikame edeceğimiz bir şeydir. Bu dakikadan sonra sorumluluğumuzu kendi üzerimize almış oluyoruz. Kendi dişimizle tırnağımızla huzurumuzu kazanmaya çalışıyoruz.

Bu konu içerikli bir seminerim olmuştu. Bir dinleyicim bana sordu;

Hocam neden hep mutluluk peşinde yorulmayı konu ediniyorsunuz?

Ona dedim ki;

Evet doğru. Sebebi de şu; Eğer bir nesne senin eline biraz zahmetsiz gelirse değerini anlamakta güçlük çekersin. Örneğin, zahmetsiz elde ettiğin model bir telefona verdiğin değer başkadır, bursundan ve zaruri harcamalarından kısarak arttırdığın parayla aldığın düşük model bir telefonun değeri senin yanında başkadır. Bir zahmet karşılığında kazandığın mutluluk ve huzurunu kolay kolay harcamazsın. Kaybetmemek içinde çok şeylere katlanırsın.

İşte hayatta böyledir. Kazanımının zorluğu ondan daha fazla istifade etmenin kapısını aralar. Zamanını değerlendirir, kazancını rastgele kullanmaz, israftan kaçınır, sağlığına dikkat eder, sevdiklerine değer verir, bir tüccar misali kazancına kazanç katar…

Zaten hayatın kolay kazanılmadığını idrak ettin mi başarılar peş peşe gelir. Başarı ile başarısızlık arasındaki fark bu sahnede daha net görülür. Hayatına anlam katar. Sorunlarla yüzleşir. Çözüm odaklı olur.

Hangi yaşta olursa olsunlar, pek çok insanın sorunu, hayatın belli ölçüde zorluklar gerektirdiğini anlamamaları yada kabul etmemeleridir maalesef.  Zorlukları kabul, uyumdur. Aksi ise sadece ve sadece mücadeledir. Hep sorunları dile getirip yakınmalar her hangi bir çözüme de sebep olmadığı gibi sorunları büyütüyor.  UNUTULMASIN, YAKINMAK SORUNLARI GİDERMEZ.   YAKINMAK, SORUNLARI BAŞKASINA YÜKLEMEKTİR.  Günümüzde pratiği çok çok…

Özetlersek, hayatın zor olduğunu kabullendik mi gelişmeye başlarız. Tembellikle körelen kabiliyetlerimiz işlemeye başlar.  Kaç kuruşluk kumaş olduğumuzun farkına varırız. Zorlukların bizi alt etmesine fırsat vermeyiz. Durumun gereğini faaliyete sokarız. Devamında kocaman bir ÇÖZÜM ODAKLI İNSAN konumuna geliriz.

Geçenlerde lise son sınıfta derslerine girdiğim bir öğrencime rastladım. Üniversiteyi bitirmiş. Güzel bir iş kurmuş. Selamlaştık. Şimdi ne iş yaptığını sordum. İmalat makineleri onarım ve yedek parça satışı yapıyormuş.

Hocam dedi, beni bu günlere getiren sizin, bir dersinizde işlediğiniz HAYAT ZORDUR. MUKAVEMETLİ OLUN içerikli anlatımınız oldu. O dersten zorlukları yenmeyi ve bir dağcı gibi yukarılara çıkmayı hedefledim. Bu gün buradayım. Çok mutlu olmuştum.

Vesselam, başarıların bir bedeli vardır.  Zaman, çaba, fedakarlık ve zahmet ister. Emek ister. Çünkü HAYAT ZORDUR…

Selem ve dua ile…