Reklam

GEL BAKALIM NÊV-BAHAR, HEYBENDE NE VAR?

Sen misin bu gelen ey gözümün nuru Nêv-bahar, sahiden geldin mi ey nazlı yâr?  O kadar bekledik ki seni bir asır gibi sürdü sanki bu bekleyiş. Hiç gelmeyeceksin vesvesesine kapılıp neredeyse kesilecekti gelişine dair ümitlerimiz. Uzun çok uzun zaman aldı gelişin. Nerelerdeydin, neden bu kadar geciktin? Ne çok özledik seni bir bilsen! Her halinin hayali […]

GEL BAKALIM NÊV-BAHAR, HEYBENDE NE VAR?
GEL BAKALIM NÊV-BAHAR, HEYBENDE NE VAR?
Zeynep Zümra YARÇİN

Sen misin bu gelen ey gözümün nuru Nêv-bahar, sahiden geldin mi ey nazlı yâr?  O kadar bekledik ki seni bir asır gibi sürdü sanki bu bekleyiş. Hiç gelmeyeceksin vesvesesine kapılıp neredeyse kesilecekti gelişine dair ümitlerimiz. Uzun çok uzun zaman aldı gelişin. Nerelerdeydin, neden bu kadar geciktin?

Ne çok özledik seni bir bilsen! Her halinin hayali kamçıladı gözlerimizi ve dahi kalplerimizi… Mis kokun buram buram tütüyordu burnumuzda, işlenmişçesine içimize hasretinin nâr’ı, har har olup küllendi yüreğimizde! Sensiz yoksulduk, senden yoksunduk ve varlıkta bir yokluktuk! Gama gark olmuş garip gurabaydık.

Derin bir uykuya yatmıştı sanki Güneş,  senin yokluğunda. Gülmüyordu yüzümüze, ısıtmıyordu bizi. Küsmüş bencilleşmişti adeta. Üşüdük çok üşüdük sensiz o keskin ayazlarda!  Yokluğunda sisliydi, pusluydu bu dünya. Daralmış, bunalmıştı ruhumuz. Kasvetler kara bulutlar çökmüştü üzerimize. Çığlar düşmüştü ümitlerimize. Fersizdik, halsizdik, mecalsizdik!  Donmuş, matlaşmış, rengini kaybetmişti sanki her yer, her şey ve herkes!

Sensiz sürgündük buralarda. Adını sayıklayıp da avunduk her “lahza”

Hasrettik, özledik, diledik… Bekledik seni, çok bekledik pencereler ardında boynu bükük! Annesini bekleyen çocuklar gibi, cânanını bekleyen “can” gibi, Leylasını bekleyen Mecnun gibi… Bekledik sabırla, bitmeyen, tükenmeyen sonsuz bir sabırla, duayla, umutla! Biliyorduk er geç erecektik “murada” çünkü zaman gebeydi coşkulu bir vuslata! Gelecektin evet ve gelmeliydin mutlaka.

Evvelinde gelişini müjdelemişti “cemreler”, kardelenler ve semadan dökülen o mübarek katreler. Rahmet yüklü, hayat yüklü, bereket yüklü o katreler! Ve nihayetinde geldin, geldin, geldin işte! Hoş geldin ey mevsimlerin en güzeli, en edalısı gönlümün nazenin sultanı Nêv-bahar! Gözümün nuru nazlı yâr!  Hadi göster bakalım heybende bizim için ne var?

Hadi savur eteklerini de öyle geç sokağımızdan. Aleme nispet eyle sal o misler misi kokunu büyüle cihanı. Uyandır artık miskin güneşi derin uykusundan. Aklayıp pakla hadi kirlenmiş, islenmiş ruhumuzu. Aydınlat ışığınla kararmış ufkumuzu. Neşen ile coşsun, çağlasın nehirler. Allansın,  tomurcuklansın Lale-i Gülizar. Hadi filizlenip çiçeklen. Tüllen,  yeşillen ey Nev-bahar! Al duvaklara bürün, dönüş emsalsiz bir karnavala. Renklensin, canlansın seninle Arz-ı alâ!