Bugün bir arkadaşımın serzenişiyle bu yazıyı yazmaya karar verdim… Arkadaşım eşinden boşandığında eşinin üzerinde olan evlerden maalesef hiç birini üzerine alamadı. Çok az bir nafakayla eşi onu gözünün yaşına bakmadan boşadı…
Evleri kanundan önce alındığı için hiç bir hak iddia edemiyor… 30 sene iyi günde, kötü günde birlikte olduğu eşi mal paylaşımına gelince aslan kesildi. Kadınlarımızın kimi fırsat verilmediği için okuyamamış, babaları veya eşleri tarafından çalışma hayatına katılmaları engellenmiştir. Kimi kadınlarımız eşleri ben sana bakarım diye çalıştırılmamış, kimisi de çocuğu olduğunda çalışmayı bırakmıştır…
Ev hanımlarının herhangi bir işte çalışmadıkları için ev ekonomisine maddi olarak katkı sağlamadıkları düşünülür. Ev ya da araba alındığında tapusu ortak yapılabilecekken parayı kazanan kişinin üzerine yapılır. Bu yüzden çevremizde boşandığında mağdur olan kadınları görürüz hep. Neyse ki, kanunlarımız şimdi kadınlardan yana…
Çalışmak, para kazanmak erkeğe karşı dik durmanın gerekliliği olarak görülse de hakları verildiğinde çalışmayan kadınlar da ayaklarının üzerinde pek ala durabilir… Açıkçası ben bu ev hanımı, ev kadını tabirlerini de sevmiyorum…
Ev hanımı değil de ev emekçisi demeliyiz eve emek veren kadınlarımıza… Öyle ya eve emek vermek demek kocasına ve çocuklarına da emek vermek demektir…
Yaptığı iş çok büyüktür aslında… Çalışıyor musunuz? Denildiğinde ev hanımıyım demekten ziyade ev emekçisiyim demek daha anlamlı, kulağa daha hoş geliyor…
Ev emekçilerimizin dinlenmesi çoğu zaman yoktur, sürekli mesaisi devam eder fakat göze hiç görünmez.. Bir de eşler ‘evde ne yapıyorsun ki ‘ derler hep… Bakalım ne yapılıyormuş: Bunlar ortalama bir Türk ailesinin evinde yapılanlar… Bazı farklılıklar gösterse de genelde aynıdır. . Bebekliklerinde çocukların bakımıyla çoğunlukla anne ilgilenir…
Baba işte olduğu için çocukların sorumluluğu büyük oranda annededir. . Sabah kalkıp kahvaltı hazırlayıp eşini ve çocuklarını doyurup işe ve okula gönderme, arkasından kahvaltı masasını toplayıp bulaşıkları yıkama…
Eskiden bulaşık makinası yoktu ve günümüzde de her evde olmadığını düşünüyorum. Ortalığı ve yatakları toparlama, silme, süpürme işinden sonra mutfağa geçip akşamki yemeği hazırlama. Çamaşırları yıkayıp asma arkasından kuruyanları ütüleme…
Akşam ailecek gelen misafirleri ya da Yatılı gelen akrabaları en iyi şekilde ağırlama. Pazar alışverişi, market alışverişi, faturaları ödemek için dışarı çıkarak günün bir bölümünü bunlara harcamak…
Tabi ki, arada arkadaşlarla toplanıp, kahve İçmeler ve ayda bir yapılan altın günleri çok görülmemeli… Sonuçta robot değil karşınızdaki…
Ayrıca yapılan altın günleri de ev ekonomisine katkı sağlar. Akşam oldu mesaiye devam. Çocuklar okuldan eşiniz işten gelince yemek masasını hazırlayıp onları doyurduktan sonra masayı toplayıp, bulaşıkları yıkama. . Meyve, çay servisini yaptıktan sonra onlar uyumaya odalarına gittiklerinde oturma odasını oradan da mutfağa geçip toparladıktan sonra mesai bitirilir…
Bu arada para kazanmasa bile ev ekonomisine katkıda ev emekçisi annelerimizin çok büyük rolü var. Pazar parasından, gün paralarından ya da kendine yapacağı bir harcamadan fedakarlık yaparak birikim yapar. Kimisi de evde üretim yaparak maddi katkı sağlar. Öyle ki yaptığı birikimler mal sahibi olmaları konusunda eşine çok büyük destek sağlar…
Ev emekçisi Kadınlarımızın değerinin bilinmesi dileğiyle mutlu kalın…