Bazı hayaller ıslanır gerçekleşen ya da gerçekleştiği zannedilen bir ömür seferinde…
Bazı hayaller kurulur ömür seferinin son durağında…
Bazı duraklar yanlış yollarda bulunabilir.
Bazı yanlış yollar ise beklemediğimiz duraklara çıkabilir.
Hayal ve hayattan hangisinin yol hangisinin durak olduğuna bazen diğer yolcular karar verebiliyor.
Hayaller gerçeklere gebedir ve fakat gerçeklerin hayallerden doğduğu bir hakikat yanlışlanamaz. Aynı hayallerle de aşılamaz maalesef.
“Hayallerin ötesinde bir hayatın dayattığı gerçeklikleri kabullenebilmenin zorluğuyla yüzleşmek gerekir. Yüzleşememek korkaklıktır çoğu zaman, hayalperestlikten öte… Hayalperestlik de bir korkaklık belirtisidir belki de.
Hayaller sizi hiç olmayan bir dünyanın içinde ve tırnak içinde – yaşatırken – gerçeklikten kopabildiğini zannetmek yaşamadığının bir göstergesidir. Yaşamak, bir zorluğu aşmak boynunda bir yafta ile. Hayallerimiz ise boynundaki yafta ile gökyüzünü seyre dalmak… Bir turna katarının gökyüzünün var olma sebebini açıklaması gibi. Hakikat o gökyüzünde göç zamanın başladığını gösteren mevsimsel bir tatsızlık. Bir umudun hayale bağlandığı zaman dilimlerinde çaresizlik yaşamın tek ihtimalidir. Tek ihtimalli oyunlarda kaybetmek en olası varsayımdır. Yaşamak dışında inanç içinde…
Oysa yaşamak sadece nefes almaktan, zamanın bir şekilde akıp gidişini seyretmekten ibaret değildir. Kaldı ki bu seyir defterini okumanın iyi bir denizci olmaktan geçtiği ustalıkta; bizler yüzmekten azade durumdayız. Sahi “yaşadığını” hissedebilmek nasıl bir beceri ister? Hangi beceriksizlik eksik yaşamanın sebebini oluşturur.
Çöpten kağıt toplayan 11 yaşındaki çocuk yaşı kadar hayattan keyif alabilmiş midir? Bir gün yaşayamadıkları kadar tebessümlerini de hissedecek midir? Sabah sekizde işe gidip akşam dokuzda eve gelen ve sonrasında dizi/maç izlemek zorunda kalan belki de uyuyakalan insan ne kadar yaşıyordur? Beş çocuğuna bakabilmek için tüm hayatını çocuklarına adayan bir anne kendi hayatının farkına varmak için ne yapıyordur mesela? Babası cezaevinde olan, annesi bir vefasızlıktan ibaret olan yetimhanedeki çocuk hayatını yaşayabilmek için hangi motivasyonla yol gidebilir?
Aslında herkesin hayatı yaşamın kıyısından geçmek üzerine kuruludur. Yaşam döngüsünün seyircisi olduğunun farkında dahi olmayan bir yığın insan, ömür sahnesine seyirci olarak geldiğini fark ettiğinde boşluğu dolduran bir çaresizlikle yarına dokunmaya çalışır. Olur ya belki bir an; bir kitap, bir cümle, bir film, bir hayal, bir kişi veyahut bir duygu bize yaşadığımızı hissettirir. Sımsıkı sarılırız hissetmeye çalıştığımız yaşamak arzusuna. Hiç bırakmama kaygısıyla…